31 Ocak 2009 Cumartesi

ismet bu ne kısmet hıığğ?

Ya bu internetin gözünü seveyim.Hele gugılın neresini seveyim ben de şaşırdım... Ama abartmamak lazım abartanlarla ilgili çok güzel bir anektodu sunacağım ilerleryen zamanlarda.

Hadi Çamana falan bakarkene ne göreyim... Lise 1 de cd'cide görüp arkadaşım Metin'le taşak geçmemize sebep olan türk porno filmi...Belki de erotiktir, malesef izlemedim bilmiyorum.
Şimdi Metin'le niye taşak geçiyoruz biz mal mıyız? Yok değiliz, çünkü Metin'in iki adı var ve iki adından biri Metin, diğeri Metin değil ama... Öyle olsaydı taşak geçemezmiydik? Daha babasını geçerdik keşke olsaydı.ne lan bu iki Metin birini kaybedersin diye mi kortu sizinkiler salak ekikiki gibisinden tut envai çeşitte iğrenç, sinir goygoydatıcı espriler türetebilirdik.. Herneyse işte ilk adı İsmet çünkü be!

21 Ocak 2009 Çarşamba

finaller finaller

malum final haftası pek sevişemiyorum blogumla, şimdi geldim gıdısından okşuyorum, kısık sesle kulağına tatlı sözler fısıldıyorum ama yine gitmek zorundayım malesef.ha birde ayrıca, insanın kafasına ilham baloncuklarının ve deli gibi ''bi şeyler'' üretme, üstünde mesai harcama isteğinin final zamanında gelmesi ne kadar da yazık bir durum. ne yardan ne serden geçme durumları hiç bir haltı tam olarak yapamamanıza sebebiyet verebiliyor. gidin lan ilhamcıklar... ilhamcık aaa evet bu kelime çok süper karşıladı. zamanında gelmeyen vakitsiz ilhama ben ilhAMCIK derim! gidin ulan da bir ders çalışayım!

16 Ocak 2009 Cuma

hayallerimin mesleği




Çocuğum … Okul yıllarının uzaktan bakınca en sevimli , içinde bulunduğunda en beteri, rezili ilkokuldayım. Daha beteri olamaz zaten lan nasıl olsun, görmemişsinki. Yıllar geçmemiş çok fazla, gayet gıcır yıllar ellerimizde bulunanlar...Hepsinin kendine has rezilliği olduğunu sonraki yıllarda öğrenicem, daha vakit var yaniii..
Biz mini mini ikiler miyiz, üçlermiyiz tam hatırlamıyorum en salak saçma yıllarım, abidik gubidik meraklarım var falan, otu boku kurcalıyorum, oda hapsi alınca sırf odadan çıkmak için bilerek çişimi altıma ediyorum falan o derece sapıttığım seneler. Mahallede birkaç arakdaşla deli gibi inşaat sektörüne dalmışız bodoslama. Çimento falan çalıyoruz çevre inşaatlardan böyle gereksiz şekiller yapıp kuruyunca mutlu oluyoruz. Tahta, çekiç, çivi,testere elimizde mi allaaah tutmayın bizi bütün gün tak tak tak tuk tuk tuk. Ergenlikte sivilceler ve pipi neyse çocukluğumun o dönemlerindede çekiç,çivi, orayı burayı kesmek,çakmak,birleştirmek benim için o; bütün işim-gücüm, derdim-günüm onlar dünya ipimde değil.Varsa yoksa çekicim ilen pek sevimli yoldaşı çivicim.En önemli kahramanlarım onlar diğerleri yan karakter, misafir oyuncu tadında hayatımıza girip çıkıyolar. İşte böyle deli bir sevdanın ortasındayım kopmak istemiyorum, sınıfta oturmuşum sıramda öğrencilik görevlerimi yerine getiriyorum,dersle alakadarım, ataçlarım sayesinde kırışmamış bir deftere sahip olursam toplum tarafından takdir edileceğimi sanmaktayım… derken öğretmen geldi sırayla herkese soruyo o lanet soruyu :
-Büyüyünce ne olucaksın?’’Lan kahin miyim ben daha büyümedimki çatlak karı, nerden bileyim’’ diye çemkirmedim sevgili öğretmenimize, her ilkokul öğretmeni gibi biraz saf, ablak bişi olduğundan ‘’ne olmak isterim lan büyüyünce, bu karı bunu kastediyo aslında’’diye düşünüp ne demek istediğini hemen anladım, ilkokul öğretmeni olmasından ötürü üstüne varmadım pek.İlk kez bu lanet soruyla karşılaşmıştım biraz düşünmem gerekti., düşündüm de… Ne olmak isterim ne olmak isterim hmm hmmm .. ahanda buldum!!!. İnsan sevdiği işi yapmak ister tabiki, hoşlandığı şeylerle meşgul olmak ister ben hemen kendime en uygun mesleği buldum! Çekicim, çivim, ve akrabalağrından ayrı bi hayat düşünemiyorum tabiki! Zaten diğerlerinin kontenjanı dolmuş etraf öğretmen, doktor, avukattan vs. geçilmiyor hiç oralara bulaşmaya niyetim yok benim. Buldum buldum hayallerimi süsleyen mesleğimi de… Adını bilmiyorum be, off! Öğretmen soruyo ben mırın kırın ediyorum hala bir türlü aklıma gelmedi.Ulan neydi adı be off.. İsmi bulamayacağımın ayırdına varıp başka türlü anlatmaya koyuldum. En yakın arakdaşımın Metin’in babası müteahhit ordan girdim konuya.. Öğretmenim işte Metin’in babası varya , hani işte onların inşaat var, işte bende öyle yaa.. öyle işte inşaatla ilgili., şey işte ordaaa.. şey çalışıyolarya bende öyle çalışmak istiyorum ‘’ diyebildim. Ben hayallerimi süsleyen mesleğin adını bilmediğimden,vakti çok israf etim, düşünürken sevgili öğretmenimiz bana baya bir vakit harcamıştı o sebeplee ‘’heee sen de müteahhit olcaaan, sen okuycaksın ama mühendis ol sen mühendiiiis’’ diyip cart diye çekti gitti. Yok öyle değil filan demeye çalışan ben gerilerde kaldım.’’Öğretmenim ben amele olmak istiyorum büyüyünce, ameleeee’’ diye kocaman gözlerimle haykıramadım hayalimin mesleğini.. Sevgili öğretmenimizde haklı tabi zaman az, öğrenci çok hepsine tekeeer tekeeer ‘’sen büyünce ne olucaksın bakiiğğğmm evladığğm?’’ diye sorması gerekiyor. Ne doktorlar, ne mühendisler,avukatlar onu bekliyor bir amele adayının kırılan kalbi varsın umrunda olmasın. Öğretmenim canım benim, canım benim…

-Çakayım mı… bir çivi ? Hee ? Bi harç hazırladım.. ağzınıza layık ? Yok mu? Valla ? !!!

hepi börthdey


Çok sevdiğim birinin doğum günü bugün...birazcık uzakta olduğu için hediye veremedim ama sıcacık bir kutlama e maili yolladım yukarıdaki resimle. Umarım sevmiş, mutluluktan tüyleri tiken tiken olmuştur.

13 Ocak 2009 Salı

erölüm pendik'im ve yaklaşan belediye seçimleri



Malesefler olsun ki hiçbir siyasal atraksiyona meğilli bir bünyeye sahip olmayan bir insan dahi olsak , hemen her yerde bilmemne partisinin fırça bıyıklı, çiğ köfteci kılıklı başkan adaylarının afişlerinin, ıvır zıvırlarının yarattığı çevre kirliliğinden anlayabiliyoruz yaklaşan belediye seçimlerini… Pendikli olan, geçmişte olmuş veyahut olmak zorunda bırakılmış arkadaşların daha iyi bileceği üzere bu sene eröl kaya aday değil! Bu gelişmeye sevinsem de yerine geçecek potansiyel başkanları görünce sevincimi havada yakalayıp yere çalıverdim. ‘’Pendikli değiliz kardeşim olmakta istemiyoruz!’’ diyen kararlı bir okurun, anadolunun ufacık bir köyünde semaverde demlenmiş çayını içerken kıçını kaşıyarak ‘’ ne diyi la bu’’ gibisinden serzenişlerine hemen kulak kabartıp bilgilendirmeye giriyorum. Kimdir bu eröl kaya? :

Halen mevcut Pendik Belediye Başkanı ve Tayyip'in gözü kara fanıdır. Bayadır belediye başkanıdır. Bu süreci şöyle hatırlarım : Ben ilkokul sıralarında minicik bir talebe iken okula yürüyerek gittiğim yolda bunun 2 katlı bahçeli genişçe bir evi vardı. Kadın kısmısı ‘’Eröl kaya belediye başkanı olmuş, evi şurası gıığz,hebele,hübele ‘’falan filan diye konuşurken benimde kafada yer etmiş tabi eröl kaya denen şahsiyet ve o ev. Belediye başkanı olmasından çok geçmeden o ev yıkılmaya başlandı, sonra yerine daha modern çok katlı sadece kendisinin ve ailesinin oturduğu apartman dikildi. Kendi evini 6 ay gibi bir süre zarfında güzelleştirmeyi, modernleştirmeyi beceren bu şahsiyet küçüklüğümde çok sevdiğim huzurlu pendiğimi onca seneler geçmesine karşın güzelleştiremedi. Kendi belediye başkanlığı döneminde sahil yolu dolduruldu,göç ve kaçak yapılanma gittikçe arttı.Bok gibi, gittikçe çoğaldık, çoğadldık, çoğaldık... Ortaokul sıralarındaydım daha; hatırlarım sahil yolu yapıldı ve etrafı toprak, çamurdu şimdi üniversite öğrencisiyim yıllar geçti ... Çocukluğumun çamurlu sahili 2 sene öncesine kadar hala çamurluydu. çocukluğumda krlide olsa bir deniz vardı ayaklarımın dibinde, dolup taşan neşeli çay bahçeleri, yeşil dinazorlu kaydırağı, filden salıncağı olan çocuk parkları, lunparkı vardı. şimdiyse hiçbiri yok.Sonracığıma sahilde cami gerekli miydi sualine en güzel cevabı 2.sini dikerek verdi pendik belediyesi. Çay bahçelerinin, sandalların, salıncaklarımın, kuzenlerim ve arkadaşlarımla balık tuttuğum sahilin yerinde sahil yolu var senelerden beri, taşlıbayır gençliğinin hız yapıp ismail yk dinlediği başka bir kültür çocukluk anılarımı becersin diye. Neyse ki sahil yolu çimlendi artık çamurlu değil 2 seneden beri falan ,ağaç mağaç serpildi güzide pendiklilerimiz haftasonunda, az çimlesin köy hasreti gidersin, mangal yapsın, ortalığı çöpe boğup siktiripgitsin diye…Tamda buna ihtiyacımız vardı , ihtiyacımızı giderdin teşekküler eröl.

10 Ocak 2009 Cumartesi

Çocuk Demokrasiyi Çok Güzel Anlar

Çocuk akşam eve gelmiş, babasına '' Baba hayat bilgisi dersinde yönetimleri işliyoruz, bana demokrasiyi anla demiş''
Babası '' Anlatmasına anlatırım yavrucuğum ama senin önce bazı tanımları iyice bilmen gerekiyor'' demiş:
-Bak şimdi benim fabrikam var ve eve para getiriyorum, ben kapitalistim; paranın nasıl harcanacağına annen karar verir, o hükümet hepimiz senin için çalışıyoruz, sen halksın. Beşikteki kardeşin gelecek, hizmetçimiz ise işçi sınıfı... sen bunları iyice öğren ben sana sabah demokrasiyi anlatırım.
Gece çocuk uyanmış bir bakmış ki küçük kardeşi altını pisletmiş ve durmadan ağlıyor.
Hemen anne ve babasının odasına gitmiş. Anne horul horul uyuyor; uyandırmaya çalışmış ama başaramamış. Babası yatakta değil, geçerken hizmetçinin odasına bir bakmış ki hizmetçi kadınla babası sevişiyor. Çaresiz dönüp yatmış yavrucak.
Ertesi sabah babası '' Gel oğlum sana demokrasiyi anlatayım'' demiş.
-Gerek yok baba, ben artık biliyorum.
Babası ''' Anlat o zaman '' yanıtını vermiş.
Çocuk anlatmış;
'' Kapitalistler işçi sınıfını becerirken hükümet uyuyor, halk endişeli, gelecek ise bok içinde! ''.

C.B.Ü ÖĞRENCİ DERNEĞİ BÜLTEN DERGİSİ 0CAK 2000

Still Life

Nette sürterken rastladım. Zekice hazırlanmış, etkileyici bir kısa film bence.İyi seyirler...
Still Life

9 Ocak 2009 Cuma

ademoğlu çok complicated

Biliyorsunuz ki facebook internetin son zamanlardaki en büyük hinliklerinden bir tanesi, bir çoğumuzu pençesine almış hergün bakmassak olmuyo, rahat edemiyoruz. Gerkesiz gereksiz de arkadaşlarımız mevcut.Taa böyle eski zamanlardan bayadır görüşmediğim, gereksiz arkadaşlarım top 20 de ikamet etmekte olan, en son yıllar yıllar evvel gördüğüm bir arkadaşımdan söz ediciğim. Kendisi gereksizlik boyutunu daha da zorlamış msnimi bile almıştır. Ben ona bakarım, o bana… Bir zıkkım konuştuğumuz da yok öylece sterilize bir şekilde duruyor işte. Geçenlerde feyste bi baktım ilişki statüsü :complicated. Tamam gerçek hayatta tiribini atarsın, aramazsın sormassın, böle bi soğukluklar girer araya falan filan sonra barışırsın, koklaşırsın yeniden ya da tam tersi… De aradaki huzursuzluğu neden feysbuka yansıtırsın. Misal sevgilinle tartıştın, aran soğuk anam bir bakıyosun feyste complicated olmuş. Kafa göz dalarım, bu ne lan?! Kavgalıyız clik! Barıştık click! Ayrıldık clik! Zehra’nın tayini çıktı Edirne’ye bu ilişki artık complicated click!Ayhan askere gitti 15 ay, bu ilişki allaha emanet click! İlişkimizi yürütemiyoruz fakat saygımızı ve ten uyumumuz yitirmedik ohh allahım.. serbest bir ilişkimiz var click!Kocam beni aldattı fekat aile baskısı ve çocuklarım yüzünden ayrılmıyorum, gelsin ordan complicated! Neyse konuyu dağıtmayayım, meraktan yazdım emesende bizim elemana,geldim mevzuya…
Hacı kız arkadaşınla kavga mı ettin?Yılbaşında dansözle çok samimi olmana mı triplendi? Zencisin diye ailesi istemiyor evlenemeyecek misiniz? Hele anlat niye complicated oluverdiniz, mevzu nedir? Dedi ki; yok hacı, kızla hiçbir sorun yok aramızda, olamazda. Çünkü muhabbetimiz yok! Ben fena aşık oldum ama kızın daha varlığımdan haberi bile yok! Açılamadım henüz.
Bu cevabı aldıktan sonra maalesef bir cem yılmaz repliği kustum bünyemden kendime.. Amannnn bırak manyak buuuu, bırakkkk bırakkkkkkk !!! Baba naptın sen yaa? Buradan feysbuk yetkililerine sesleniyorum, lütfen ilişki seçeneklerine platonik seçeneğini de yerleştirin, ben yandım başkaları yanmasın! Lütfen!

7 Ocak 2009 Çarşamba

market sancak-tım? yok yaaa!


Hepimizin mahhalesinde çeşitli esnaflar vardır. Bakkalarsa en gözdesi, aile bireylerince en fazla içli dışlı olunanıdır; ziyaretlerin diğerlerine nispeten fazlaca olduğundan veyahut ne bileyim ben… Bakkal işte, seviyoruz, samimiyiz, sebep aramıyoruz! Sizde de var bizde de…Yok efendim biz hala toplayıcılık yaparak geçinen, totemleriyle sevişen bir kabilede yaşıyoruz ya da ne bileyim ailecek kız kulesinde oturuyoruz unicef ile muhattabız ne verirse onunla geçinmece durumlarımız var diyen bir okur çıkarsa boynum kıldan incedir. Şikayet etme, bırbır yapma hakkı kendisinde mevcuttur biline. İşte çeşitli türleri gözlemlenebilen bakkallardan doğaldır ki bizim mahallede de bir adet mevcut. Fakat kendileriyle görüş ayrılığı içerisindeyiz. Bu görüş ayrılığı bir keresinde şöyle zuhur etti. Bakkaldayım, büyük ihtimalle sigara almaktayım cep telefonum çaldı ve arkadaşımla konuşuyorum;

Ben: Hee tamam o zaman eve gidince bakarım ben. Sen evde misin?
Arkadaşım: Evet. Tamam ne zaman gidersin, nerdesin, nabıyosun?
Ben: Gidicem birazdan yaa bakkaldayım şi….
Bakkal Osman : Hööööytt ne bakkalı lan! Market, market! Bakkal diyo ya market diycen oluuğm..
Yine ben: nihoohhahahahaa lan tamam görüşürüz çat..kiikiikikikki

Bakkala bakkal demem Osman Abi’nin acayip zoruna gitti :D Cart diye girdi araya dokunmuş canım benim market diyo ya hahaha. Ya bırak allasen ne marketi! Tabelada da market yazıyo ama değil kardeşim! Orda her ne kadar ‘Sancak Market’ yazıp, bakkal sahibi bir insan olarak minimal market triplerine girsen de ben, sen ve bütün mahalleli biliyoruz ki sen bir bakkalsın! Burası bir bakkal kardeşim! İsmimin yazılı olduğu çeşitli rakamlar ve çiziklerden oluşan, bakkal defteri denilen - ‘’dikkatini çekerim bakkal defteri’’ kimse market defteri diye bir şey duymuş mu bu güne kadar?- defterden var mı? Var! Benim adımı nerde oturduğumu hatta tüm aile bireylerimi tanıyo musun?! Evet! Tezgahın arkasına geçiyor muyum? Hatta sigara standınadan kendi sigaramı alıyor muyum?Hatta sigara paketimden bi dal alıp yakıyorsunda bazen di mi? Senle karı kız muhabbeti yapıyor muyuz? Bu güne kadar hiç bana ‘’Sancak kartınız’’ var mıydı gibi bi soru falanda sormuş değilsin di mi ? İstesem borç para da verirsin , hatta vermiştin di mi? Kolayla ekmek arası kaşar,salam ya da kavurma aldığımda nereye gitti lan sizinkiler türünden sorular da soruyosun? Hatta hatta sadece bir kibrit alıcak olmama rağmen lafa tuttuğun için eve 20 dakika sonra gittiğimde oluyor? Hepsine evet ulan. Eeee sen hala hangi yüzsüzlükle kendine market diyosun aslanım! Bal gibi bakkalsın işte ya bakkal! Bakkalsın seeeeeennnn hep öle kalırsın inşallaahhhhh. Bi ekmek,gazete, sigara almak için barkod okuyucunla uğraşmaya hiç niyetim yok adamım. Hadi akşam ekmeği çıkınca görüşürüz öperim Osmanım.

mırınlar ve kırınlar

Off çok pis darallardayım. Derste sunum yapıcam ama hiç çalışasım yok. Bütün gün boyunca Pazar kahvaltısını yapmış bir insanın miskinliği hakim bünyede…Kitaba zoraki göz atmalardan öteye gidebilmiş değilim. Nasıl uğraşayım şimdi yok psişik mekanizmalardı, yok ontogenetik değilmişte filigonetikmiş, yok kadın epistemolojisine katkıda bulunan önemli bir ögede şuymuşta buymuş…!Ben diyorum ki nargile bir de nar şarabı! Anlıyomusun?! Josephine Donovan! Sana diyorum kızım sana! Hiç olmadı giyin çay bahçesine gidelim gözünü seveyim yaa =(

5 Ocak 2009 Pazartesi

Fevkalade garip, ultra türk halk müziği yer yer arabesk bir mesai gecesi!!

Şimdi bilen bilir, bilmeyenin derdi bizi germesin okusun öğrensin onlarda; okul haricinde anne tarafında her bir kuzenin fotoğrafçı olma gibi bir zorunluluğu var sanırım, ben haftasonu-part time tadında, kameramancılık yaparak bu zorunluluktan nasipleniyorum; gayet esnaf boyutunda fotoğrafçı çalışanı olarak düğün, dernek,dış-iç çekim ne tutturursak…

Düzenli olarak çalıştığım salonlardan biri, salonun adının sonunda 3 rakamı var. Burdan anlıyoruzki bu salondan en az 2 tane daha var. Bu beni şaşırttı mı? Hayır tabiki… ama konu ilerledikçe şaşırtabilir. Efendim işte bide bu salonların patronu var falan doğal olarak ben hiç görmedim hep bizim adanalı Kazım kişisiyle muhatabbız, kendisi salonda müdürcülük oynamakta. Müdürüclük oynayan Kazım abi soğuk bir çarşamba günü beni cepten aradı lan tarhana iş var diye. Lan demedi aslında; diyemez, çünkü işi düşmüş güzel güzel dedi valla, halimi hatırmı sordu,suyuma gitti, zemini oluşturdu tam masaj kıvamında gevşedim Kazım’ın tatlı sözleriylen sonra indirdi voleyi. Kadıköyde çekim var! Hassiktir ya ne çekimi hemde Kadıköyde! Bu yağmurda! Hemde patron beni alıcak Kartal’dan arabada gidicez ta Kadıköye beraber kuru başımıza, bi patron bide ben! Bütün yol! Hassiktir! Lan göbekli, bıyıklı, düğün salonu zincirleri olan fantezi-arabesk, ayağında kundura bi adamla bu ayazda olacak iş mi be, bütün yol nasıl çekicem! Bütün bu iniltiler, sövmeler halinde gittim Kartal’a bekliyorum. Durdu bi araba vikvik korna basıyo yağmur var, attım hemen kendimi. Anam bi baktım bayan korktum, utandım. Yanlış numara dedim afalladım, saçmaladım. -Tarhana senmisin? - Evet -Siz şu bıyıklı,göbekli,altın zincirli patron musunuz ? diyemedim tabi. Güzel bir hayal kırıklığı yaşadım, böle adult, sarışın, insana benziyen, çekimden sonra kahvesi içilesi bir bayandı. Fakat o hayalkrıklığı çok müthiş boyutlara ulaşamadı, teypten halk müziği-türkü mürkü çığırttırmaya başladığında. Neyse buna da şükür ne umduk ne bulduk diye aptal bi sıtırmayla tuttuk yolu gidiyoruz Kadıköye. Sonra bi ağıt başladı teypte, kadın bana baktı ciddi bir ifadeyle daha sonra son sese kadar açtı müziği sonra sırıtmaya başladı. Çok garip şeyler düşündüm o an… Ne maksatla yaptı bunu? Bu kadın manyak mı? Sarhoş mu ? Tamam ablacım bi blues olsun ya da ne bileyim cıstak cıstak bişiler açıp, bu hareketi yapsan, skerin Kadıköy’ünü yürü Nevizade’ye bi kafaları çekelim falan desen türk filmlerindeki kötü kadınlar gibi gülsen falan ne bileyim şaşırmazdımda… Ağıt- halk müziği falan bide bi annenin dilinden ölen oğluna yazılmış, içeriği öyle bi ağıtta bu hareket neden yapılır allah allah.. Şarkı bitti nasıl dedi? Dedim çok güzel valla ne diyim iyi cart curt gibi hiç samimi olmayan cevaplar verirken, eyvah bi girerse ne dinliyosun falan al başına belayı..Allahtan girmedi oralara. Sonra işte nabıyosun ne diyosun falan fıstık yol boyunca konuştuk cart curt.. Anladımki salonlar haricinde bu ablamın bir de plak şirketi varmış, İst Ünv. Konservatuarda okumuş 2 sene, bırakmış. Zengin olmayı tercih etmiş. Skerin sanatını, şarkısını,türküsünü demiş. Koymuş düğün salonlarını boy boy. Bu türkü, şarkı hevesini plak şirketi kurarak eşşeğin amına sucu açmış. Ulan hayat sen misin bana para yüzünden okul bıraktıran, al ulan plak şirketi dann, dun diye koymuş böğrüne böğrüne. Üstüne bir de kendisi kasetler masetler çıkarmış iyimi! O dinlettirdiği ağıtta son kaydıymış, söyleyen kendisiymiş, o sapkın, bi acayip hal ve tavrının sebebide anlaşılmış oldu böylece vaş dedim aboooğğğvvv! İyki ters bi laf etmemişim diye içimden bunları geçirdim. Şakacıııı seniiiii diyip bir makas alıcaktım fakat milli eğitim bakanlığı onaylı iş ahlakı sertifikama gölge düşmesin diye bu makası çekimden sonraya saklamanın daha yerinde bir karar olacağını hemen kavrayıverdim. Sadece aaaay inanmoroooom diye bi tepkiyle şaşkınlığımı belirteyim diye düşnüdüm fakat bu türkücü tayfasının mayasına ters düşerim beni gayguy falan sanar, delikanlı tepkiler vermek lazım…Yaa gerçekten mi, çok güzel bir sesiniz varmış, allah nazarlardan saklasın dedim en bas- bariton sesimle. Sanırım yüreğini okşadım, bam tellerini penasız, ansızın 25 kuruşla tıngırdattım gibi hoşuna gitti anladığım kadarıyla. Orası öyle valla pamuk gibi sesi vardı ama şarkı, sözleri falan rezaletti ya… Öldün oğul gittin oğul beni burda koydun oğul falan fıstık, diye arkaya daya nefeslileri, sazları al sana hoba yani..

Sizin gibi gençler beğenince çok hoşuma gidiyo dedi! Ne tür gençler beğenirse s*klemiyosnuz peki acaba deseydim mi ki? Yömiyemi almamıştıım daha, pek akıllıca olmaz diye sustum! ‘’Sen 3 numaralı salondasın di mi?’’ dedi. – Evet, sizin bu salonların kaç tane numarası var?. İstanbulun birbirinden alakasız çeşitli yerlerinde salonları saymaya başladı 7 miydi 8 mi karıştırdım, şükür durdu. Şaka maka yarısı boktan, köy salonu kıvamındadır tahminimce biliyorumki salonun köy kıvamında olması oraya rağbetin olmadığı ve de milyarları tokalayamadığınız anlamına gelmiyor! 2. paragrafta içime attığım şaşkınlığı şu an vesilesiyle hortlatmış bulundum. Allah kabul etsin artık.

Sevdim seni arkadaşım ben, bir gün gezelim gibi cümlelerin ardından sonra tv’ye çıkınca birbirimizi ararız diye telefonunu verdi, telefonumu aldı. Ha tamam gezip tozmak için telefon muhabbeti mantıklı, hatta umrumda olmamasına rağmen tv ye çıktığında haberim olması için telefon vermekte bi nebze mantıklı ama benim tv’ye çıkmam nerden çıktı o hala gizl bir sır olarak kaldı.

Vardık Kadıköy Halk Eğitim Merkezine, bunun sanatçılarından biri şarkı türkü söyledi, gereksiz konuşmalar yaptı bende yaptım çekimimi,sonra adlım tripodumu, kameramı her bir şeyimi bindik arabaya. Mutluluğumza gölge düşürecek çalışanlarından bazıları da arabaya bindi. Sonra allahtan benden uzak mesafede oturan çıkmadı da sanat güneşimle başbaşa yolculuğumza devam edebildik. Eve doğru yaklaştıkça bir atak yapma zorunluluğum artıyordu evet biliyordum, nazlı yarim benden bir ekşın bekliyordu, genç sensin ilk çılgınlığı sen yap ben adultum, olgun görünüşümün altındaki vahşi aslanı daha sonra salıcam meydana, diyip kendini ağırdan satıyordu belli. Direksiyonu cart diye sağa kırıp el frenine asılarak mutlu beraberliğimize ilk adımı atcaktım ki yömiyemi hala almadığımın farkına vardım! Ah şu yömiye! Yine çıktı karşıma! Deliler gibi seviştikten sonra kadın mecbur vermediği yömiyemi vericekti! Hayır! Olamazdı tabiki! Düştüğüm pozisyona bak! Üstümüzü giyinirkene yömiyem! ‘’Sen ne demek istiyon adi karı!’’ diyip arabasına depik atıp, kaydettiğim kasetlerin bantlarını göz yaşları içersinde fııçıır fıçıır çekip suratına atardım! Oh allahım nayır!

Nihayet eve vardık. Kazım’a söyliyim paranı ondan alırsın dedi. Bende ne gerek var falan filan diye mahçup surat ifadesiyle mırın, kırın ederken içimden sövmekteydim biricik aşkıma. Kazım’mış peh! Versene lan işte altınım teri kurumadan alla alla! Neyse efendim birden beynimde bir ampül çaktı! Ahandaaa, yömiye falan yoksa durmanın alemi yok ben bunu benim eve kahve içmeye niye çağırmıyorum laaaağn şeklinde gelen sevinç, aslında benim bir evimin olmadığı, evim diye bahsettiğim evin 22 seneden fazla ikamet etmenin verdiği yüzsüzlük ve peder beyle olan kanbağımızdan dolayı olduğu; örf ve anenelerimizde gecenin bir vakti adult bir sanat güneşi, düğün salonu kraliçesiyle kahve içmenin ayıplanıp, kınanabileceği hatta daha vahim sonuçlar doğurabileceği gerçeğini idrak etmemle birlikte bir hezeyana dönüştü, buhar oldu gitti.

İki mahçup sevgili gibi ayrıldık; arabasının egzosundan çıkan dumanlar gecenin karanlığında aşkımızın içinde bulunduğu sisli, saklı, puslu, gizli offf tamam lan eve gittim işte! Öyle kaldı! O kadar telefonumu aldı, eve gidince insan battaniyenin altından bi mesaj atar değil mi ama! Ben şarkı söyliyim gel klip çekelim der! Muhteşem bir gece ile bu tarhana da Salon 3 e müdür olur hahahahytt.. Hem valla ne güzel olur işte! İşler açılır güzel planlarım var. Bütün orkestrayı kovarım, Kübalı mültecileri koyarım müzik yapsınlar! 10 milyonda yömiye size! Derim Küba’da eyvallahta burda mı götünüz kalktı ibneler, aynen devam derim bi Fidel bi de Che posteri sağa sola! Eviniz gibi derim alınlarından öperim, hadi aslanlarım! Evlendiricek, eğlendiricek çok çift var hobaaa. Müzikalitemiz arttı mı ? Evet! Daha az yömiyle kara geçtik mi? Evet! Ooo daha ne planlarım var! 8 neymiş 18 olcaz 18 !!! peeeh…