5 Ocak 2009 Pazartesi

Fevkalade garip, ultra türk halk müziği yer yer arabesk bir mesai gecesi!!

Şimdi bilen bilir, bilmeyenin derdi bizi germesin okusun öğrensin onlarda; okul haricinde anne tarafında her bir kuzenin fotoğrafçı olma gibi bir zorunluluğu var sanırım, ben haftasonu-part time tadında, kameramancılık yaparak bu zorunluluktan nasipleniyorum; gayet esnaf boyutunda fotoğrafçı çalışanı olarak düğün, dernek,dış-iç çekim ne tutturursak…

Düzenli olarak çalıştığım salonlardan biri, salonun adının sonunda 3 rakamı var. Burdan anlıyoruzki bu salondan en az 2 tane daha var. Bu beni şaşırttı mı? Hayır tabiki… ama konu ilerledikçe şaşırtabilir. Efendim işte bide bu salonların patronu var falan doğal olarak ben hiç görmedim hep bizim adanalı Kazım kişisiyle muhatabbız, kendisi salonda müdürcülük oynamakta. Müdürüclük oynayan Kazım abi soğuk bir çarşamba günü beni cepten aradı lan tarhana iş var diye. Lan demedi aslında; diyemez, çünkü işi düşmüş güzel güzel dedi valla, halimi hatırmı sordu,suyuma gitti, zemini oluşturdu tam masaj kıvamında gevşedim Kazım’ın tatlı sözleriylen sonra indirdi voleyi. Kadıköyde çekim var! Hassiktir ya ne çekimi hemde Kadıköyde! Bu yağmurda! Hemde patron beni alıcak Kartal’dan arabada gidicez ta Kadıköye beraber kuru başımıza, bi patron bide ben! Bütün yol! Hassiktir! Lan göbekli, bıyıklı, düğün salonu zincirleri olan fantezi-arabesk, ayağında kundura bi adamla bu ayazda olacak iş mi be, bütün yol nasıl çekicem! Bütün bu iniltiler, sövmeler halinde gittim Kartal’a bekliyorum. Durdu bi araba vikvik korna basıyo yağmur var, attım hemen kendimi. Anam bi baktım bayan korktum, utandım. Yanlış numara dedim afalladım, saçmaladım. -Tarhana senmisin? - Evet -Siz şu bıyıklı,göbekli,altın zincirli patron musunuz ? diyemedim tabi. Güzel bir hayal kırıklığı yaşadım, böle adult, sarışın, insana benziyen, çekimden sonra kahvesi içilesi bir bayandı. Fakat o hayalkrıklığı çok müthiş boyutlara ulaşamadı, teypten halk müziği-türkü mürkü çığırttırmaya başladığında. Neyse buna da şükür ne umduk ne bulduk diye aptal bi sıtırmayla tuttuk yolu gidiyoruz Kadıköye. Sonra bi ağıt başladı teypte, kadın bana baktı ciddi bir ifadeyle daha sonra son sese kadar açtı müziği sonra sırıtmaya başladı. Çok garip şeyler düşündüm o an… Ne maksatla yaptı bunu? Bu kadın manyak mı? Sarhoş mu ? Tamam ablacım bi blues olsun ya da ne bileyim cıstak cıstak bişiler açıp, bu hareketi yapsan, skerin Kadıköy’ünü yürü Nevizade’ye bi kafaları çekelim falan desen türk filmlerindeki kötü kadınlar gibi gülsen falan ne bileyim şaşırmazdımda… Ağıt- halk müziği falan bide bi annenin dilinden ölen oğluna yazılmış, içeriği öyle bi ağıtta bu hareket neden yapılır allah allah.. Şarkı bitti nasıl dedi? Dedim çok güzel valla ne diyim iyi cart curt gibi hiç samimi olmayan cevaplar verirken, eyvah bi girerse ne dinliyosun falan al başına belayı..Allahtan girmedi oralara. Sonra işte nabıyosun ne diyosun falan fıstık yol boyunca konuştuk cart curt.. Anladımki salonlar haricinde bu ablamın bir de plak şirketi varmış, İst Ünv. Konservatuarda okumuş 2 sene, bırakmış. Zengin olmayı tercih etmiş. Skerin sanatını, şarkısını,türküsünü demiş. Koymuş düğün salonlarını boy boy. Bu türkü, şarkı hevesini plak şirketi kurarak eşşeğin amına sucu açmış. Ulan hayat sen misin bana para yüzünden okul bıraktıran, al ulan plak şirketi dann, dun diye koymuş böğrüne böğrüne. Üstüne bir de kendisi kasetler masetler çıkarmış iyimi! O dinlettirdiği ağıtta son kaydıymış, söyleyen kendisiymiş, o sapkın, bi acayip hal ve tavrının sebebide anlaşılmış oldu böylece vaş dedim aboooğğğvvv! İyki ters bi laf etmemişim diye içimden bunları geçirdim. Şakacıııı seniiiii diyip bir makas alıcaktım fakat milli eğitim bakanlığı onaylı iş ahlakı sertifikama gölge düşmesin diye bu makası çekimden sonraya saklamanın daha yerinde bir karar olacağını hemen kavrayıverdim. Sadece aaaay inanmoroooom diye bi tepkiyle şaşkınlığımı belirteyim diye düşnüdüm fakat bu türkücü tayfasının mayasına ters düşerim beni gayguy falan sanar, delikanlı tepkiler vermek lazım…Yaa gerçekten mi, çok güzel bir sesiniz varmış, allah nazarlardan saklasın dedim en bas- bariton sesimle. Sanırım yüreğini okşadım, bam tellerini penasız, ansızın 25 kuruşla tıngırdattım gibi hoşuna gitti anladığım kadarıyla. Orası öyle valla pamuk gibi sesi vardı ama şarkı, sözleri falan rezaletti ya… Öldün oğul gittin oğul beni burda koydun oğul falan fıstık, diye arkaya daya nefeslileri, sazları al sana hoba yani..

Sizin gibi gençler beğenince çok hoşuma gidiyo dedi! Ne tür gençler beğenirse s*klemiyosnuz peki acaba deseydim mi ki? Yömiyemi almamıştıım daha, pek akıllıca olmaz diye sustum! ‘’Sen 3 numaralı salondasın di mi?’’ dedi. – Evet, sizin bu salonların kaç tane numarası var?. İstanbulun birbirinden alakasız çeşitli yerlerinde salonları saymaya başladı 7 miydi 8 mi karıştırdım, şükür durdu. Şaka maka yarısı boktan, köy salonu kıvamındadır tahminimce biliyorumki salonun köy kıvamında olması oraya rağbetin olmadığı ve de milyarları tokalayamadığınız anlamına gelmiyor! 2. paragrafta içime attığım şaşkınlığı şu an vesilesiyle hortlatmış bulundum. Allah kabul etsin artık.

Sevdim seni arkadaşım ben, bir gün gezelim gibi cümlelerin ardından sonra tv’ye çıkınca birbirimizi ararız diye telefonunu verdi, telefonumu aldı. Ha tamam gezip tozmak için telefon muhabbeti mantıklı, hatta umrumda olmamasına rağmen tv ye çıktığında haberim olması için telefon vermekte bi nebze mantıklı ama benim tv’ye çıkmam nerden çıktı o hala gizl bir sır olarak kaldı.

Vardık Kadıköy Halk Eğitim Merkezine, bunun sanatçılarından biri şarkı türkü söyledi, gereksiz konuşmalar yaptı bende yaptım çekimimi,sonra adlım tripodumu, kameramı her bir şeyimi bindik arabaya. Mutluluğumza gölge düşürecek çalışanlarından bazıları da arabaya bindi. Sonra allahtan benden uzak mesafede oturan çıkmadı da sanat güneşimle başbaşa yolculuğumza devam edebildik. Eve doğru yaklaştıkça bir atak yapma zorunluluğum artıyordu evet biliyordum, nazlı yarim benden bir ekşın bekliyordu, genç sensin ilk çılgınlığı sen yap ben adultum, olgun görünüşümün altındaki vahşi aslanı daha sonra salıcam meydana, diyip kendini ağırdan satıyordu belli. Direksiyonu cart diye sağa kırıp el frenine asılarak mutlu beraberliğimize ilk adımı atcaktım ki yömiyemi hala almadığımın farkına vardım! Ah şu yömiye! Yine çıktı karşıma! Deliler gibi seviştikten sonra kadın mecbur vermediği yömiyemi vericekti! Hayır! Olamazdı tabiki! Düştüğüm pozisyona bak! Üstümüzü giyinirkene yömiyem! ‘’Sen ne demek istiyon adi karı!’’ diyip arabasına depik atıp, kaydettiğim kasetlerin bantlarını göz yaşları içersinde fııçıır fıçıır çekip suratına atardım! Oh allahım nayır!

Nihayet eve vardık. Kazım’a söyliyim paranı ondan alırsın dedi. Bende ne gerek var falan filan diye mahçup surat ifadesiyle mırın, kırın ederken içimden sövmekteydim biricik aşkıma. Kazım’mış peh! Versene lan işte altınım teri kurumadan alla alla! Neyse efendim birden beynimde bir ampül çaktı! Ahandaaa, yömiye falan yoksa durmanın alemi yok ben bunu benim eve kahve içmeye niye çağırmıyorum laaaağn şeklinde gelen sevinç, aslında benim bir evimin olmadığı, evim diye bahsettiğim evin 22 seneden fazla ikamet etmenin verdiği yüzsüzlük ve peder beyle olan kanbağımızdan dolayı olduğu; örf ve anenelerimizde gecenin bir vakti adult bir sanat güneşi, düğün salonu kraliçesiyle kahve içmenin ayıplanıp, kınanabileceği hatta daha vahim sonuçlar doğurabileceği gerçeğini idrak etmemle birlikte bir hezeyana dönüştü, buhar oldu gitti.

İki mahçup sevgili gibi ayrıldık; arabasının egzosundan çıkan dumanlar gecenin karanlığında aşkımızın içinde bulunduğu sisli, saklı, puslu, gizli offf tamam lan eve gittim işte! Öyle kaldı! O kadar telefonumu aldı, eve gidince insan battaniyenin altından bi mesaj atar değil mi ama! Ben şarkı söyliyim gel klip çekelim der! Muhteşem bir gece ile bu tarhana da Salon 3 e müdür olur hahahahytt.. Hem valla ne güzel olur işte! İşler açılır güzel planlarım var. Bütün orkestrayı kovarım, Kübalı mültecileri koyarım müzik yapsınlar! 10 milyonda yömiye size! Derim Küba’da eyvallahta burda mı götünüz kalktı ibneler, aynen devam derim bi Fidel bi de Che posteri sağa sola! Eviniz gibi derim alınlarından öperim, hadi aslanlarım! Evlendiricek, eğlendiricek çok çift var hobaaa. Müzikalitemiz arttı mı ? Evet! Daha az yömiyle kara geçtik mi? Evet! Ooo daha ne planlarım var! 8 neymiş 18 olcaz 18 !!! peeeh…

Hiç yorum yok: